Orda bir köy var,orası bizim köyümüz. Dünyayaya gözümüzü açtığımız yer orası.
Etrafı ormanlarla çevrili, yeşilin tüm tonlarını barındıran bir köy. Çocukluğumuzu
doyası yayaşadığımız; ağaçtan arabalar yapıp çamuruyla oynadığımız köyümüz.
Her yerinde, her gününde türlü hatıralar barındıran köyümüz. Bahar gelince ayrı
bir sevinç yaşadığımız köyümüz. Sürülerle birlikte yaylaya çıktığımız her türlü
heyecanı yaşadığımız köyümüz. Dedelerimizle yaylasında koyun-keçi otlattığımız,
babamızla hayvanları doyurduğumuz,ninemizle,annemizle hayvanlarını sağıp,
yoğut-peynir yaptığımız köyümüz.
Yaz gelince herkesi çalışma telaşının sardığı köyümüz. Orağını, tırpanını alıp
tarlalara koşan insanlara tanıklık eden köyümüz. Hep birlikte başlanıp ekin
biçmeye kağnılarla destelerin harman yerine taşındığı köyümüz. Ne traktör vardı
ne de biçerdöğer. İki çift öküzü olanın zengin sayıldığı köyümüz. Herkes harmanını
dökeceği yere önce bir yatak yaptığı; öküzlerin koşulup kağnılarla desterin
harman yerine taşındığı köyümüz. Atlarla günlerce döğen sürülüp; yabayla tınazı
savurmak için poyrazın esmesini beklediğimiz köyümüz.Harman sonu bulgur
kaynatıp değirmene gittiğimiz; kışa hazırlık yaptığımız köyümüz.Yokluklarla
boğuştuğumuz, ne ümitlerle yaşadığımız köyümüz.
Güz gelince öküzlerle çift sürdüğümüz, akşam üzeri iş bitince öküzler otlarken
çocukların met, köle, saklambaç oynadığı köyümüz.
Kışın evlerimizin saçaklarında buzlar sallanırken, odalarımızda sohbetlerin
yapıldığı, oyunların oynandığı köyümüz. Büyüklerimiz çay içerken çocuklarında
ikinci bardağı verecekler mi? diye büyüklerin gözlerinin içine baktığı köyümüz.
Ellerimizin nasırlaştıran, saçlarımızı ağartan, yaylasına doğru yürürken
dizlerimizin bağı çözülen köyümüz. Bizler büyüyüp çoluk çocuğa karışırken;
kardeşlerimizi, ninelerimizi dedelerimizi, kısacası dostlarımızı aramızdan alıp
toprağa veren; GEÇMİŞTEN GELECEĞE BAKAN KÖYÜMÜZ. (Çok sevdiğimiz kardeşimiz Eminemizin anısına...)